Popüler Yayınlar

6 Şubat 2011 Pazar

CİNS

          Hayatımda sevmediğim birkaç tip insan var. Onları 'Cins' olarak nitelendiriyorum. Nefret etmiyorum, hiç kimseden nefret edememe gibi bir cinsliğim var. Sadece sevemiyorum.

        *Dedikoducu insan tipleri. Arkanızı döndüğünüz anda fısır fısır konuşmaya başlarlar. Başka işleri güçleri yokmuş gibi, sizin yaptığınız her hareketten bir mana çıkarır, konuşur da konuşurlar. "Kardeşim, kendi işine baksana! İşin yok mu senin?" dememek için zor tutuyorum kendimi.

        * Yalancı insanları da sevmem. Aslında kimse sevmez, bir kere birinin bana yalan söylediğini hissettiğimde midem kaldırmıyor sonraki yalanlarını, güvenemiyorum. Benim için güven fazlasıyla önemlidir. Çevremde güvenebileceğim, sadık insanlar olmalıdır. Çünkü sadakat benim için çok önemlidir. Yanımda her daim benimle olabilecek insanlar olmalı.

       *En gıcık olduğum insan tiplerinden biri de, Ukala tipler. Sanki dünyanın merkezi onlar, her şeyi onlar biliyorlar. Beş dakika konuşturmazlar bile, çünkü onlara göre onların söyledikleri doğrudur. "Bu, şu demek yaaaaa......." Bir de ağızlarını burunlarını gere gere, ben biliyorum edasıyla konuşmazlar mı öldüresim gelir! Sırf gıcıklık olsun diye, "Haydi canım öyle mi?" derim bazen. :D

      *İkiyüzlü insanları da sevmem. Arkandan nanik yapar, yüzüne "Cınıııım beniiiim!" der, salya sümüklerini bulaştırırlar. Ne fenadır onlar ah ah. Bir şey varsa vardır, yoksa yoktur. Ya seversin, ya da sevmezsin. Ama kendini zorlamak zorunda değilsin. Sırf cici kız modelinde görüneceksin diye sevmediğin insanlarla yapış yapış olmak zorunda da değilsin. Eskiden ikiyüzlü insanlara karşı içimdeki her şeyi paldır küldür söylerdim tutamazdım içimde. Onlardan sıyrılmak amacıyla. Şimdilerde uğraşmıyorum, onlarla muhatap bile olmuyorum. Sessizlik her şeyden mühim, o da bir cevap sonuçta.

     *Haksızlığa da tahammülüm yoktur. Nankör insanlara da gelemem. Yaptıklarınızı unutur, "Kim yapmış canım?" bile diyebilirler. Sırf bu yüzden bana yapılan iyi ve de kötü hiçbir şeyi unutmam. İntikam almak amacıyla değil aslında, nankör olmamak için. İyiyi de kötüyü de unutmam hatırımda kalır. Eskiden fazlasıyla gürültü patırtı çıkarttığım olurdu. Şimdilerde gürültüye bile tahammülüm yok. Hemen başım ağrıyor, tartışma ortamlarından uzaklaşırım hemen. Ya da iki kişi tartışıyorsa ben sesimi hiç çıkarmam bana sorduklarında "Bana bir şey sormayın" derim. Kavga etmek, tartışmak bana göre değil. Ben hep huzurlu ortamları tercih etmişimdir. Evde ailem arada bir atışır mesela ben hiç konuşmam o sırada, dinlerim ya da başka işlerle uğraşır diğer odalara giderim. Ama tartışmanın içine asla girmem. Bir üçüncü kişi olmam. En sevdiğim şey, sağlıktan bile önemlidir benim için esasında ama sağlığın olduğu yerde huzur vardır. Huzur benim için aşırı önemli. Huzursuzluğun yaşandığı ortamlarda hiçbir şeyi çekemiyorum.

   *Küsmeyi de sevmiyorum. Eskiden birileriyle küsmek, benim için hobi gibiydi. Şimdi herkesle barış içinde, kardeş gibi yaşamak tek isteğim. Kimseye kinim, nefretim yok. Ama nötr olduğum insanlar var artık. Konuşmam, görüşmem, aramam, sormam. Bu küstüğüm anlamına gelmez. Sadece bunu hak ettiklerini düşünmekteyim. Ama onlar aradıklarında konuşurum ne kadar samimi olurum bilinmez ama soğuk davranacağım kesin. Bu huyumu sevmiyorum ama, birine kırıldığımda eskisi gibi olmam çok zor. Samimiyet bitiyor, çok soğuk davranıyorum elimde değil. Bilerek yaptığım bir şey de değil aslında içimden gelmiyor. O insana davranışım da işkence gibi geliyordur eminim, çünkü soğuk davrandığımda hiç çekilmediğimi biliyorum. Güvenim bittikten sonra eskisi gibi olamam ben. İnsanlarla ilişkim konusunda, sabırlı bir yapım vardır. Bazen yapılan birçok şeye sessiz, seyirci kalabilirim. Hatta en kötü lafları bile çekebilirim, sesim çıkmaz. O insanı sevdiğimdendir. Ama belli bir noktada patlak verince, artık ben de eskisi gibi olamam. Ki birçok örneği de var bunun. Geçmişte çektiğim, her türlü fedakarlığı yaptığım insanların hiçbiriyle şimdilerde görüşmüyorum. O iyi niyet bitti. Çok sevsem bile dönüp ardıma bakmam. Allah'ın hakkı üçtür durumuyla yaşıyorum sanırım. Birkaç kere feragat ediyor, şans veriyorum. Belli bir yerden sonra kaldıramıyor, vazgeçiyor, bırakıyorum. O zaman da dönüp ardıma bakmıyorum. İnatçılık da var. O zaman karşımdaki insanı hiç aramam sormam, daima ondan beklerim. Acayip bir gurur, kibir başlar.

      *Sevdiğim çocuk mesela, o kadar feragat ettim o ne söylerse söylesin, ne yaparsa yapsın "Bir şey olmaz" dedim, yazdım, görüştüm. Sonra baktım ki atı alan çoktan üsküdarı geçmiş, bitmiş, gitmiş. Uğraşarak sadece kendimi yıpratıyorum. Bıraktım artık. "Sen sağ ben selamet..."
Artık ona yazmıyorum, o da yazmıyor. Ama ondan, onunla ilgili hiçbir şey de beklemiyorum. Artık hislerimden de eminim. Onu hâlâ seviyorum ama yazmam, görüşmem. Bir şey de değişmez çünkü.
Zamanla unuturum elbet, ama unutmak için çaba harcamıyorum başkasını sevmeye de çalışmıyorum. Şu sıralar kendimi bulduğumu, acayip olgunlaştığımı hissediyorum. En azından artık neyi isteyip, istemediğimi biliyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder