Aşk, gerçekten yok mu? Onu, bir olgu hâline getiren, büyüten, ona değer veren bizler miyiz? Gerçekten var olmamış mı? Bazen, onun hiç olmadığını düşünüyorum. Bunu düşündüren, etrafımdaki insanlar aslında. Hepimiz, sırf bu yüzden böyle düşünmekteyiz. Bizi aşka inandıracak birilerinin olmasına ihtiyaç duyarak, “Aşk yok…” diyoruz. Biri çıksın da, “Var. O aşk bende var ve ben seni o aşka inandırabilirim.” demesini bekliyoruz.
Şu sıralar hep değişimden, değiştiğimden bahsediyordum. Mantığımla hareket etmeye çalışıyorum. Duygularıma geçersem eğer, hâlim harap. Ama duygularımı bastırmayı öğrenmeye başladığımı hissediyorum. “Hiç kimse vazgeçilmez değil…” sözleri kulaklarımda çınlarken, en doğrusunun bu olduğunu düşünüyorum. Soruyorum sonra, “Şimdi sevsen ne yazar? Artık ne yazar?” Hiçbir şeyin değişmeyeceğini gördüğün, bildiğin hâlde; sevmek ne işe yarar? Sevdiğin insan, bir başkası için çaba harcıyorken, bir başkasını düşünüp, onun için hayatını harap ediyorken, sen üzülsen ne yazar?
Biter mi, biter… Her acı gibi bu da geçer. Gördüğünüz gibi, platonik bir aşka saplanıp kaldım. Belki böylesi daha iyidir, yorum bile yapamıyorum artık. Ümitlenmekten, beklemekten vazgeçmiş biri; vazgeçmeyi kabullenmiş biridir aynı zamanda. Peki, aşkta vazgeçişe yer var mıdır?
Eğer, sonunda yapacak hiçbir şey kalmamışsa aşk zaten vazgeçilmeye mâhkumdur… Vazgeçmek, unutmak anlamında değil; beklemekten, ümit etmekten vazgeçmek anlamında. Daha fazla yıpranmamak adına, vazgeçmek.Onu unutmuş değilim, ilk defa birini unutmak için çaba harcamıyorum. Birini unutmak için, başkalarını sevmeye çalışmıyorum. Olsa da, olmasa da yaşamak istiyorum. Ama bir gün unutacağım… İstemesem bile…
Çünkü, zaman galip gelecek. Zaman bu aşkı yenecek. İstesem de istemesem de gözlerime bir başkasının gözleri değdiği vakit, bu platonik aşk hayal olarak kalacak, kalbimde ince bir sızı olarak… İstemiştim, onun beni; benim onu sevdiğim gibi sevmesini, istemiştim… Mümkün olabilirdi, istersek olurdu; ama tek taraflı yürümüyor bu işler… Ne kadar seversen sev, o kadar uzak kalıyor sana o aşk. Evet, vazgeçtim… O bana gelmedi, ben ona gitmedim bu imkânsız aşk, karşılıklı bir arkadaşlığa dönüşmek üzere bitti…
Popüler Yayınlar
-
Hayatımda sevmediğim birkaç tip insan var. Onları 'Cins' olarak nitelendiriyorum. Nefret etmiyorum, hiç kimseden nefret ed...
-
Hayat, gerçekten çok tuhaf. Yarım saatte bile değişebiliyor. Her şeyden bıkmış, elimi eteğimi çekmişken, sadece kendimi dinliyorken; artık y...
-
“Her şerde bir hayır vardır” derler büyüklerimiz. Kuranda da yazdığı söyleniyor ben okumadım henüz ama Annem söylemişti. Bizim için iyi g...
-
Kendisiyle baş başa kalmamalı insan. Kendini dinlediği vakit, gidenlere, gelemeyenlere takılıyor, yaralanıyor. Ya da daha önceden alm...
-
Beyaz Showu izliyorum, Beyazıt, 'Aşk Tesadüfleri Sever' film oyuncularını programına konuk etmiş, filmi Ankara'da çekmişler...
-
Aşk, gerçekten yok mu? Onu, bir olgu hâline getiren, büyüten, ona değer veren bizler miyiz? Gerçekten var olmamış mı? Bazen, onun hiç olmadı...
-
Rabbime isyan etmek istemem. Ama, zamanın çabucak geçmesini istemiyorum. Çünkü, korkuyorum, çok çabuk işliyor durmuyor, akıp gidiyor ve bi...
-
“Büyümek, diş düşürmek yerine düş düşürmektir” demiştim, düş düşürdüm, büyüdüm… Hiç kimseye söz vermiyorum, verilen sözlerin hiçbirinden med...
-
“Sil baştan başlamak gerek bazen, hayatı sıfırlamak…” diyor şarkı sözünde Şebnem Ferah. Şu an onu dinliyorum, dinlerken bir taraftan da iç s...
-
İnsan zamanla kafasına tokadan başka hiçbir şeyin takılmaması gerektiğini öğreniyor. Kafam kulağım rahat, adeta bir dinginliğe eriştiğimi...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder